Yarasalar
Nasıl ki karıncalar, termitler, arılar ve sivrisinekler müstesna özelliklere sahip böceklerse, yarasalar da daha farklı fakat fevkalade özelliklere sahip memelilerdendir. Memeli canlılardan uçma yeteneği olan tek canlı yarasadır. Bu uçma yeteneğine sahip olmasına rağmen yarasalar kuş sınıfından olmayıp, dünyada istisnai bir yaratıktır. Kafa yapıları bulundukları aileler itibari ile bazı farklılık arz ederse de genellikle fare görünüşündedirler. Yarasa ailelerine göre irili ufaklı ve değişik şekillerde kulakları, geniş ağızları, bu ağız içlerinde güçlü, yırtıcı dişleri bulunmaktadır. Bazılarının görünüşleri ürkütücüdür.
Yarasalar dünya üzerinde milyonlarca yıldan beri yaşamakta olan canlılardandır. Amerika’da bulunan çok yaşlı yarasa fosillerinin incelenmesi sonunda 50 milyon yıldan beri dünya üzerinde var oldukları anlaşılmıştır. Dünyadaki hemen hemen bütün canlılar ya evrim geçirerek ya da mutasyona uğrayarak ilk hallerinden çok farklı şekil almalarına rağmen, yarasalar geçirmiş oldukları bu 50 milyon yıl içerisinde hiçbir evrim veya mutasyon geçirmeden ilk günkü hallerini koruyarak günümüze gelmiş nadir canlılardan biridir.
Nasıl ki karıncalar dünya üzerinde yaşayan en kalabalık böceklerse, yarasalar da dünya üzerinde yaşayan en kalabalık ve çok çeşidi olan memelilerdir. Dünya üzerinde yaklaşık 4.500 memeli türü vardır. Bu 4.500 türün 900-1000 türü yarasalara aittir. Dünyada yarasalar kadar çok türü olan hiçbir memeli sınıfı yoktur.
Yarasa Familyaları
Bilindiği gibi ortak özellikleri aynı olan, yakın cinslerin topluluğuna familya denmektedir. Dünyadaki yarasa toplumları 17 familyadan ibarettir. Her familyanın bir alt katmanında cinsler ve bu cinslere ait türler bulunmaktadır. Her familyadaki cins ve tür sayıları farklıdır. Yarasa toplumunun tümü 17 familya, 200 cins ve 900-1000 türden ibaret büyük bir uçan memeli grubudur.
Bütün yarasa familyalarını ve türlerini tek tek tanıtmak çok uzun ve meşakkatli bir iş olması nedeniyle bu, sınırlı hacimdeki yazıda en çok bilinen ve üzerinde en çok araştırma yapılmış olan iki türü tanıtmaya çalışacağım.
Büyük Yarasalar
Megachiroptera takımının pteropodidae familyasına ait bir yarasa cinsidir. Bunların altı cinsi vardır. Her ne kadar adları büyük yarasalar olsa da; bunların hepsi büyük değildir. En küçükleri 6 cm boyundadır. En büyüklerinin kanat genişliği 1,7 m ve ağırlıkları 1,6 kg kadardır. Bu yarasaların gözleri büyüktür. Bu nedenle de alacakaranlıkta ve geceleyin yollarını ve hedeflerini görerek bulabilirler. Müthiş bir koku alma yetenekleri vardır. Küçük yarasalar ekolokasyon (biyolojik sonar) kullanarak avlanırken bunlar ekolokasyon kullanmazlar. Avlarını görerek ve koku yoluyla yakalarlar.
Büyük yarasalar genellikle meyvelerle ve çiçek nektarlarını emerek beslenirler. Dişleri çok güçlü olduğundan meyveleri rahatlıkla parçalayıp yiyebilirler. Yedikleri meyvelerin iç çekirdeklerini dışarı tükürdükleri için, bu meyve bitkilerinin yeniden tohumlanıp üremesinde çok yararlı hizmet görürler. Keza çiçeklerin nektarlarını emerken çiçeklerden aldıkları polenleri bir sonraki çiçeğe taşıyarak çiçeklerin döllenmesinde çok yararlı hizmet görürler.
Küçük Yarasalar
Microchiroptera yarasalar takımının bir alt takımıdır. Küçük yarasalar ile büyük yarasalar arasındaki farklar şunlardır;
- Küçük yarasalar yollarını ekolokasyon (cisimlerden gelen yankı ile yolunu ve hedefini bulmak veya biyolojik sonar) kullanarak bulurlar.
- Büyük yarasalar ekolokasyon kullanmazlar. Onlar daha ziyade görerek ve koklayarak yollarını bulurlar.
- Küçük yarasaların kulak yapıları farklıdır. Kulakları halka şeklinde olmayıp, kulağın dibinde birbirinden uzunlamasına ayrılan sivri kulaklardır.
- Küçük yarasalar ya kılsızdır, ya da uzun tüylüdür. Ama uzun tüylü olanlar da, uzun tüylerinin altında kılları yoktur.
- Küçük yarasaların çoğu böceklerle beslenir. Büyük türleri ise; kuş, kertenkele, kurbağa ve balık avlayarak besinlerini sağlarlar. Balık avlarken pençelerini kullanırlar.
- Her ne kadar yarasaların adı kan emen vampirler olarak çıkmışsa da yarasalar genellikle kan emmezler. Ancak bunlardan ABD’nin güneyinde yaşayan 3 cins yarasa kan emen vampir yarasalardır. Ülkemizde vampir yarasa türü yaşamamaktadır.
- Yarasalar çok çeşitli olmanın yanında, cinsler arasında hem şekil, hem de davranış bakımından ciddi farklar vardır. Beslenmeleri türler arasında farklıdır. Bazıları sadece böcekle beslenirken, daha büyükleri meyvelerle, nektarla beslenmenin yanında iyi birer avcı kuş gibi, kuşları, diğer sürüngenleri yakalayarak yerler. Deniz ve göllerde su yüzüne yaklaşan balıkları hassas sonarları ile tespit ederek, ani dalışlarla pençeleri ile yakalayarak tutarlar. Bütün bu faaliyetlerini alacakaranlıktan sonra yaparlar. Çünkü güneş ışığına karşı hassastırlar.
- 900-1000 civarında türü olan bu kalabalık canlı ailesinin hepsinin özelliklerini tek tek anlatmak pek kolay olmayan bir iş olması nedeniyle ben burada sadece belli başlı iki türün bazı temel özelliklerini anlatmaya çalıştım.
- Türkiye’de 4 familya ve 30 tür yarasa yaşamaktadır.
Türkiye’de yaşayan yarasa aileleri şunlardır;
- Uçan Köpekler (Pteropodidae) : Bunların gözleri oldukça büyüktür. Huni şeklinde kulakları vardır. Daha ziyade meyvelerle beslenirler.
- Düz Burunlu Yarasalar (Vespertilionidae) : Bu yarasaların burunları düzdür, gözleri küçüktür. Sadece böceklerle beslenirler. Avlarını güneş battıktan sonra uçarak havada yakalarlar. Genellikle koloni halinde izbe yerlerde yaşarlar.
- Kuyruklu Yarasalar (Molossidae) : Bunların uzun kuyrukları vardır, kulakları büyük ve köşelidir. Kanatları oldukça uzundur. Bu yarasalar oldukça pis kokarlar.
- Nalburunlu Yarasalar (Rhinolophidae) : Bu cinslerin gözleri at nalı şeklindedir ve küçüktür. Böceklerle beslenirler. Kış uykusu boyunca baş aşağı doğru sarkarak uyurlar.
Yukarıdaki 4 familyaya ait 30 tür yarasa vardır.
Yarasalardaki Müşterek Özellikler
- Yarasalar gündüzleri uçmazlar ve ortaya çıkmazlar. Gündüzlerini karanlık yerlerde, mağaralarda, kaya ve ağaç kovuklarında, binaların karanlık bölgelerinde, arka ayaklarının çengelleriyle baş aşağı asılı şekilde uyuyarak geçirirler. Bunlar geceleri ortaya çıkarlar.
- Cinslerine göre beslenme alışkanlıkları ve şekilleri farklı olmakla beraber çoğunlukla böceklerle beslenirler. Avcılık tarafları da vardır. Hassas algılamaları sayesinde hiç şaşmadan kuş, kurbağa, kertenkele, balık avladıkları da olur.
- Yarasalar yavrularını diğer memeliler gibi doğururlar. Bazı cinslerinin dişileri regl olurlar. Gebelikleri 110 gün sürer. Genellikle bir yavru doğururlar. Yavruları büyüyene kadar kanatlarının altında taşırlar. Çok şefkatli annelerdir.
- Yarasalar genelde 15-20 yıl yaşarlar. Yaşama yılları itibariyle aşağı yukarı atlara yakındırlar.
- Çoklarının iddia ettiklerinin aksine bütün yarasalar görür. Göz yapıları itibariyle kimisi daha iyi, kimisi daha zayıf görür ama neticede hepsi görürler. Ancak avlanmada gözlerini değil, çok üstün vasıflara haiz ekolokasyon (biyolojik sonar) sistemlerini kullanırlar.
- Yarasalar kış uykusuna yatabilen memeli ve sıcakkanlı canlılardır. Normal faaliyet dönemlerinde sıcakkanlıdırlar. Uyku moduna geçtiklerinde soğukkanlı olurlar. Bu özellikleri nedeniyle bütün kış boyunca kış uykusuna yatarlar. Daha doğrusu kış boyunca asılı dururlar. En soğuk günlerde, hatta buzdolabı içerisinde bile yaşamlarını sürdürdükleri tespit edilmiştir.
- Gece uçan böcekler, yarasaların en büyük avlarıdır. Yarasalar geceleri uçan başta sivrisinekler olmak üzere uçuşan her şeyi büyük bir marifetle yakalar ve onlarla beslenirler. Bu uçan küçük canlılar onların en büyük gıdalarıdır. Büyük kahverengi yarasa, bir gecede tek başına 3000-7000 arası sivrisinek yiyebilir. Ormanlarda yaşayan yarasa toplulukları orman ve tarım zararlılarını yiyip, tüketmeleri ile ormanların büyümesine ve tarımın gelişmesine büyük katkı sağlarlar. Aynı zamanda ekolojik dengenin sürdürülmesine hizmet ederler.
- Yağmur ormanlarının gelişmesinde yarasalar çok büyük hizmet vermektedirler. Buradaki ağaçların % 95’nin polen ve tohumları yarasalar vasıtasıyla çevreye taşınarak orman bitkilerinin çoğalması sağlanır.
- Yarasalardan birçok yararlı ilaç elde edilmektedir. Bugün meyve yiyen yarasalardan 80 civarında ilaç üretilmektedir. Son zamanlarda vampir yarasaların tükürüğündeki bir maddeden elde edilen ilaç felç hastalığının tedavisinde en etkin olan bir ilaçtır.
- Yarasalar sürekli yağlı böceklerle beslenmesine rağmen hiçbir zaman bir damar hastalığı yaşamamaktadırlar. Bir yaşındaki yarasa ile 20 yaşındaki yarasanın damarları karşılaştırıldığında hiçbir farklılık görülmemiştir. Damar cidarlarında hiç yağa rastlanmamıştır. Bu da ayrıca bir tıp mucizesi kabul ediliyor.
- Dişi yarasalar genelde çiftleşme zamanı erkeği ile bir araya geliyor. Diğer zamanlarda ayrı yaşıyorlar. Çiftleşmeden sonra dişi yarasa erkeğin spermini depolayıp, uygun gördüğü zamanda kullanmaktadır. Bu durum yarasalardan başka hiçbir canlı için mümkün değildir. Bilim adamları bu sırrı çözmeye çalışıyorlar. Eğer yarasaların bu sırrı çözülürse, bunun suni tohumlamada ve saf ırk hayvanların spermlerinin bozulmadan uzun zaman saklanmasında büyük bir imkân yaratacağı düşünülmektedir.
- Yarasa gübresi çok yararlıdır. Tarımda verimi çok artırır. Ancak toplanması zor olduğu için pek rağbet edilmez. Amerika iç savaşında yarasa gübresi barut yapımında yoğun bir şekilde kullanılmıştır.
- Yarasalar avlanırken diğer canlıların duyamayacağı yüksek frekanslı ses dalgalarını av mahallerine gönderirler. Bu ses dalgalarının av üzerine çarpıp geri dönmesini değerlendirerek avlarını avuçlarının içindeymiş gibi yakalarlar. Bu operasyondan hiçbir hedef kurtulamaz. Çünkü gelen sesi algılayamadıkları için herhangi bir tedbir alamazlar. Ancak çok ufak bir böcek müstesnadır. Bu da güve tabir ettiğimiz minik sinektir.
Bazı güve türleri yarasaların avlanırken kullandıkları yüksek frekanslı sesleri duyabilirler. Bunun böyle olması da kulaklarında çok özel bir sistemin olmasıdır. Kulakları uçan güvelerin kanatlarının altında bulunur ve erken uyarı sistemi gibi çalışırlar. Bu erken uyarı sistemi sayesinde güveler av olmaktan kurtulurlar. Yarasaların yaklaştığını duyduklarında, uçuş şekillerini değiştirip keskin dalışlar yada karışık halka hareketleri oluştururlar. Kimi zaman da azami hızla yarasının gönderdiği yüksek frekanslı sesin tersindeki bir yöne uçarlar. Böylece uyguladığı başarılı taktikler ve önceden algılama yetenekleri nedeniyle yarasalardan canını kurtarabilen üstün yaratıklardan birisi belki de tek olanıdır.
Yarasaların Zararlı Yönleri
Yarasalar Antarktika ve bazı küçük adalar hariç dünyanın her tarafında çok yaygın bir şekilde yaşadıkları için Zoonoz Hastalıkların (doğal olarak omurgalı hayvanlardan insanlara, insanlardan da hayvanlara geçebilen hastalıkların tümü ) yayılmasında taşıyıcı rolü oynamaktadırlar. Yarasaların taşıyıcı görevi yaptığı tespit edilen bazı hastalıklar ve virüs çeşitleri kuduz virüsü, bakteri, parazit, mantar gibi zoonitik hastalıklarıdır.
Kuduz virüsü daha ziyade vampir yarasalarca taşınmaktadır. Vampir yarasalar ayrıca çiftlik hayvanlarından (sığırlardan) her gece kan emerken, bıraktıkları salyalar vasıtasıyla kuduz hastalığının yaygınlaşmasına neden olurlar.
Yarasalar yaklaşık 60 tür hastalığın virüsünün taşıyıcılarıdır. Bir çok hastalık, özellikle meyve yiyen yarasalar kanalıyla insanlara geçebilmektedir. Yarasalardan virüs alan insanlar hastalandığı gibi bazıları da hastalanmasa bile taşıyıcı olmaktadırlar.
Yarasalar arasında da zaman zaman hastalıklar nedeniyle toplu ölümler olmaktadır. Yarasaların toplu ölümlerine sebep olan bu hastalık virüslerinin yarasalar tarafından insanlara geçmesi riskinden korkulmaktadır.
Yarasaların Kanat Yapıları
Yarasa kanatlarının dizaynı, uçma yeteneği olan kuşlardan ve sineklerden çok farklıdır. Ayrıca yarasa kanatlarında diğer kanatlılar da olmayan birçok özellikler vardır. Diğer kanatlılar da, kanatlar sadece uçmayı sağlarken, yarasalar da uçmanın yanında, kendine özgü radar sistemine ilaveten hedef ve yön bulmada da etkin iş görür.
Kuşlarda ve diğer kanatlı canlılarda, kanatlar gövdenin iki yanında gövdeye bağlanmış birer yelpaze gibi aşağı yukarı hareket ederek bu canlıların uçmasını ve zaman zaman da havada süzülmelerini sağlarlar.
Yarasalar da ise, kanatlar ayakları ile ön kolları arasında gerilmiş zar şeklinde bir deriden ibarettir. Bu zar şeklinde kanatlar, kaslı ve bükülebilen bir çok ekleme sahiptir. Bu kasların lifleri çok uzundur.
Kuşlar uçarken kanatlarındaki uzun tüylerini açıp kapayarak havanın kanatlarından geçişini kontrol ederek uçuşu sağlarlar. Yarasaların kanatları zar şeklinde olduğu için yarasalar da bu imkan yoktur. Bunun yerine yarasalar kanatlarını sürekli çırparak uçarlar. Bu nedenle yarasalar havada süzülme hareketi yapamazlar, havada iken sürekli uçmak zorundadırlar. Yarasaların kanatlarını çırparak uçmaları onlara başka bir avantaj ve üstünlük sağlar. Uçma esnasında yarasaların kanatları, kuşlarda olduğu gibi aşağı yukarı çırpılmayıp, bir katlanma ve dönme hareketi yapması nedeniyle, helikopterin ileri ya da geri giderken pervanenin dönüşü ile nasıl kendini yukarı kaldırıyorsa, benzer olay yarasaların kanatlarının bu dönme hareketi ile sağlanır. Kanat uçlarında oluşan hava türbülansları ile de havada çok hızlı manevra yapabilirler. Uçuş esnasında yarasaların kanatları gergin durumda olup, ne kadar bükülüp katlanacağının bir sınırları vardır. Bu sınırlar yarasanın beyni tarafından kontrol edilir.
Yarasa kanatları çok ince ve esnek yapıdadır. O kadar incedir ki, doktorların ameliyatta kullandıkları eldiven kalınlığından beş kat daha incedir. Çok esnektir. Bu esneklik hava basıncı ile kanat hacminin genişlemesini ve daralmasını sağlar. Mukavemet bakımından cerrahi eldivenlerden üç kat daha fazla mukavimdir. Buna rağmen eğer herhangi bir nedenle yarasanın kanadı delinir veya hasar görürse bu delik en kısa zamanda onarılarak kapanır. Diğer bir özellik, yarasalar kanatlarını kullanırken havanın itme gücünden istifade ettikleri için diğer kanatlılara nazaran % 40 daha az enerji sarf ederler.
Yarasalar uçarken kanatlarını saniyede 3 ila 17 kez çırpabilirler. Çok çevik uçuculardır. Son hızla uçarken dahi, keskin manevralar yapabilirler ve U dönüşler gerçekleştirebilen mükemmel akrobatlardır. Bu özelliklerinden dolayı en gayri müsait ve engebeli yerlerde bile kusursuz uçuş sağlarlar. Diğer kanatlıların yapamayacağı çeviklikte manevra yetenekleri vardır. Yarasaların el kemikleri zar şeklindeki kanatları boyunca uzanır. Yarasa bu zar şeklindeki kanadı boyunca uzanan kemikleri ve kemiklere bağlı kasları kullanarak uçuş esnasında kanatların alması gereken şekli her an kontrol eder. Havadayken bedenini sokmak istediği şekle ve yönelmek istediği yöne göre bir sonraki anda kanatlarının alacağı şekli çok hassas ve kesin bir şekilde ayarlar. Kanatlar üzerinde bulunan basınç algılayıcılar, kanat etrafındaki hava hareketlerini algılayarak beyne sinyal şeklinde iletirler. Yarasanın beyni, bu sinyalleri yorumlayarak, havanın yönü ve hızını hesaba katarak kanat hareketlerini kontrol eden sinir, kas sistemi aracılığıyla en uygun kanat şeklini sağlar. Bütün bu sistemler deneylerle tespit edilmiş olmasına mukabil, bilim adamları halen bu sistemin nasıl çalıştığını çözebilmiş değiller.
Yarasalar bütün bu özellikleri ile çok üstün bilgi ve teknolojilerle donatılmış uçuş uzmanlarıdır.
Yarasaların Avlanma Yetenekleri
Yarasalar kendileri de yırtıcı kuşlara av olmamak ve ışığa karşı hassasiyetleri nedeniyle geceleri avlanırlar. Yerdeki hedefleri de avlamalarına mukabil genelde uçarak avlanmayı tercih ederler. Çünkü birçok küçük kanatlılar da geceleri uçarak avlanırlar. Hava boşluğu geceleri bir av havuzu gibidir.
Gece zifiri karanlıkta uçuşan ve hızla hareket eden sivrisinek ve benzeri minik varlıkları yakalayıp tutmak sadece mekanik hareketlerle olacak bir şey değildir. Bunları yakalayabilmek için çok üstün teknoloji kullanılması gerekir. Nasıl ki, sesten çok hızlı uçan bir uçağı düşürebilmek için çok üstün nitelikte ve çok üstün teknolojilerle donatılmış füzeler gerekiyorsa, burada da hızla uçan minik bir kanatlıyı yakalamak için çok üstün teknoloji kullanılması gerekiyor. İşte bu teknoloji yarasalarda mevcuttur. Bu teknoloji öyle bir teknoloji ki; bugüne kadar insanoğlunun yarasaları kopya ederek geliştirdikleri radar ve sonar cihazlarına rağmen, yarasalar kadar hassas bir sistem geliştirerek, yarasaların tespit edebildiği küçüklükte ve hassasiyette bir hedefleme yapılamamaktadır.
Nedir Yarasaların Uyguladığı Bu Teknoloji
Bu teknoloji adına ekolokasyon dediğimiz bir nevi biyolojik sonardır. Yarasaların boşlukta çıkarttıkları ses dalgalarının bir hedefe çarptıktan sonra, oradan tekrar yarasaya yansıması ve yarasanın da bu yankıyı algılaması ile hedeflerini bulup yakalaması şeklinde çalışıyor.
Yarasalar avlanacakları zaman, uçuş esnasında saniyede 200 defa garip bir ses çıkarıyorlar. Çıkarttıkları bu ultrasonik ses dalgalarının frekansı 14.000 ile 100.000 hertz arasındadır. Yarasa bu ses dalgalarının frekansını istediği gibi ayarlayabilir. Bu ses dalgalarının frekansı, diğer canlıların algıladığı frekanslardan o kadar çok yüksek ki, diğer canlılar bu sesi algılayıp gerekli tedbiri alamaz. (Güve sineği hariç) mesela bir insanın ses algılama frekansı, 20 ile 20.000 hertz arasıdır. İnsanlar yarasaların çıkarttığı bu sesi duyamaz. İnsanlar duyamadığı gibi diğer canlılar da duyamaz. Ancak kendileri birbirinin ses dalgalarını algılarlar.
Yarasa avlanırken, uçuş esnasında sürekli bu ultrasonik sesleri çıkarırlar. Yarasanın gönderdiği yüksek frekanslı bu ses dalgaları, boşlukta uçan veya duran bir hedefe çarptığında, hedeften geri yansıma yapar. Geri yansıyan bu ses dalgasına göre yarasa hedefinin yerini ve konumunu tespit ederek zifiri karanlıkta hedefini önce kanatlarının ucundaki avuç içiyle yakalar, sonra havada uçarken bu avını yer. Balık avında kullanılan sonar sisteminin çok çok gelişmiş bir halidir.
Fizikte doppler etkisi denen bir kural vardır. Bir gözlemci bir hedefi gözlüyorsa veya bir hedefe ses dalgası gönderiyorsa bu hedeften yansıyan ışık veya ses dalgalarına göre hedefin konumunu tespit edebilir. Ancak hedef durağan bir hedef değil de hareketli hedef ise, bu hedeften yansıyan ışık veya ses dalgaları hedefin hareket hızına bağlı olarak gözlemciye zayıflayarak gelir, frekans değişir. Eğer hedefin hareket hızı ses hızından fazla ise, normal ses frekansında çalışan bir sonarla siz bu hedefin yerini tespit edemezsiniz. Yarasalar, sanki kendilerine doğuştan öğretilmişçesine bu doppler etkisini bilir ve hedeflerinin hareketine göre onların üzerine daha yüksek ve birbirinden farklı ses frekansları göndererek hedeflerinin yerini ve bulunacağı konumu hassas bir şekilde hesaplayarak tespit eder ve şaşmadan avını yakalar. Yarasa bu ses gönderme, geri dönen sesi algılayıp değerlendirme analizlerini havada uçarken saniyenin çok çok altında anlık bir sürede yapar. İnsanoğlunun bugünkü en gelişmiş bilgisayarlarının yapamayacağı bir surette yapar.
Burada işin içine yine beyin gücü ve özellikleri giriyor. Yarasaların beyninde bu sonar sistemini yöneten ve denetleyen iki farklı tipte nöron (beyin hücresi) bulunmaktadır. Bunlardan birisi hedeften yansıyarak gelen sesi algılar, diğeri de bu algılamaya bağlı olarak bazı kaslara komut vererek yarasanın çığlık çıkarmasını sağlar. Bu iki nöronun eş güdümlü çalışmasıyla hedeften geri dönen yani yankılanan sesin frekansına bağlı olarak yarasanın çıkardığı çığlığın (sesin ) frekansının da yankılanan sesin frekansıyla uyum sağlayacak şekilde çıkması sağlanır.
Daha önceleri belirttiğimiz gibi, karıncalar, termitler, arılar, sivrisinekler gibi minicik yaratıkların beyin yapıları sonucu sahip oldukları üstün niteliklere yarasalarda da rastlamaktayız. Beyinler yaratıcı tarafından öyle dizayn edilmiş ki; hiçbir varlık ben senden daha fazla üstünüm deme lüksüne sahip değil. Her yaratık diğerinde olmayan farklı üstünlüğe sahip. Eğer insan beyni, insanda düşünme, konuşma ve yazma yeteneğini yaratmamış olsaydı belki biz diğer özelliklerimizle bu minik yaratıklardan çok daha gerilerde kalmış bir varlık olacaktık. Halen sosyal düzen kurmada ve bu sosyal düzeni ahenkli, uyumlu ve adaletli çalıştırmada karıncalardan, termitlerden ve arılardan fersah fersah gerideyiz. Tanrıya kul olmanın yanında, hatta daha fazlasıyla insanlara kul olmaya daha yatkınız. Ancak kişisel menfaatimiz söz konusu olduğunda yüksek egomuz öne çıkmakta ve hiçbir kural tanımamaktayız. Yaradan, her canlının beynine onları bazı konularda diğerlerinden farklı kılan özellik ve üstünlükte programlar yerleştirmiştir.
Yarasaların ekolokasyon uygulamalarının hassasiyeti ile ilgili çok deneyler yapılmış, bütün bu deneyleri yarasalar başarıyla yerine getirmişlerdir.
Yarasalar Üzerinde Yapılan Bazı Deneyler
Bir odanın tavanına çok ince tellerle sık sayılacak aralıklarla çıngıraklar asıldı. Oda iyice karanlık duruma getirilerek içeri bir yarasa bırakıldı. Yarasanın, ekolokasyon sistemi o kadar iyi çalışıyordu ki, çıngırakları ve çıngırakların asıldığı ince telleri bile çok iyi algıladığı için, yarasanın karanlık odanın içinde hiçbir tele ve çıngırağa dokunmadan rahatça uçtuğu tespit edilmiştir.
Karanlık odaya bir yarasa kondu. Odanın diğer ucuna da bir sinek yerleştirildi. Oda kızıl ötesi kameralarla gözetim altına alındı. Kısa bir zaman sonra sinek odanın içinde hareket eder etmez yarasanın yerinden hareketle zifiri karanlıkta sineği daha uçmaya başlarken yakalayıp yediği görüldü.
Uzun bir koridor iç bölme duvarlarla kompartımanlara ayrıldı. Bu bölme duvarlara şaşırtmalı olarak sadece yarasanın geçebileceği büyüklükte birer delik açıldı. Koridorun bir ucuna yarasa kondu, diğer ucuna da bir miktar kelebek kondu. Oda zifiri karanlıkta gözetim altına alındı. Kelebeklerin hareketlenmesi ile yarasanın hemen uçarak zifiri karanlıkta her bir deliği bulup, bu deliklere çarpmadan kelebeklere ulaşıp onları yakaladığı gözlemlendi. Gözlemcileri şaşırtan diğer bir husus ise, zifiri karanlıkta yarasa ilk deliği şaşırmadan bulup, doğruca deliğe uçarak sanki havada serbest uçuyormuş gibi deliğin kenarlarına dahi dokunmadan direk deliğin içinden geçiyor olmasıydı. Keza birinci delikten sonra yine hiç şaşırmadan diğer bölmenin çaprazındaki ikinci delikten de, yine birinci delikte olduğu gibi geçerek, diğer deliklerde de benzer işlemi yapıp kusursuz bir şekilde avına ulaşıp onu yakalaması durumuydu.
Başka bir deneyde, yine uzun bir tünel boyunca tavandan zemine inecek şekilde, dağınık tarzda 0,6 mm kalınlığında çelik teller gerildi. Bu teller gelişigüzel aralıklar oluşturuyor ve belli bir eksen üzerinde bulunmuyordu. Karartılan bu tünele yarasa bırakılarak yukarıda olduğu gibi deney başlatıldı. Yarasanın 0,6 mm kalınlığındaki telleri dahi algılayıp hiçbir tele çarpmadan zifiri karanlıktaki tünel içerisinde rahatlıkla uçtuğu görüldü.
Daha da enteresan bir deney. Bilim adamları hassas alıcılar ile yarasaların akşam, yaşadıkları mağaraları terk edip gece boyunca avlanmalarını ve güneş doğmadan mağaralarına geri dönmelerini izlediler. Bu izleme sonucunda yarasaların mağaradan 70 km kadar uzağa uçtukları ve uçuşu karışık düzende yaptıkları, ancak mağaraya dönüşlerinde bulundukları noktadan mağaraya direk düz bir hatta uçtukları tespit edildi. Bu şaşırtıcı idi, çünkü mağaranın çıkış ağzının yönünü neye göre tayin ediyorlardı? Ekolokasyon olayının burada çalışması olası görünmüyordu. Ortada güneş ışığı yoktu. Ayrıca mesafelerini neye göre tayin edip, hareket zamanlarını güneş doğmadan mağarada olacak şekilde ayarlıyorlardı.
Yarasalar hakkında bu bilinmeyenler bilimsel olarak henüz tam çözülmüş değil. Diğer mucizelerle dolu bazı küçük böceklerle beraber yarasalar da mucizeler ile dolu yaratılışlardandır.
Yarasaların sonar sistemleri bugün insanoğlunun ulaştığı en ileri teknolojinin dahi çok ilerisindedir. Bugünün bilimi henüz yarasanın sahip olduğu mükemmellikte bir sonar sistemi geliştirememiştir. Bugün özellikle Amerika bilim adamları yarasa sonar sistemleri üzerinde yoğun çalışmalar yapmakta ve bulgularına özellikle askeri güç olarak kullanmaya çalışmaktadırlar.
Bugün mayın arama teknolojisinde erken uyarı sistemleri olan AWACS uçaklarında, deniz araçlarında kullanılan sonar sistemleri birer yarasa taklitleri olsa da şimdilik yarasalar kadar mükemmel değildir. Mesela AWACS Sistemleri karada ve deniz üzerindeki nesneleri algılar fakat denizaltıları algılayamaz. Bazı cins yarasalar su yüzeyine yakın balıkları tespit edip, dalarak onları keskin pençeleri ile yakalarlar. Bazı uçaklarda düşman radarlarını bozmak ve hedefi bulmalarını önlemek için güvelerin yeteneklerini taklit ederler.
Yarasaları Düşmanları
Yarasalar sürekli böcek avladıkları gibi başka canlılarda yarasaları avlamaktadır.
Yarasaların Başlıca Düşmanları;
- Baykuşlar
- Şahinler
- Atmacalar
- Piton Yılanları
- Bazı cins örümcekler
- İnsanlar
Baykuş, şahin, atmaca gibi kuşlar havada uçuşan yarasaların başlıca düşmanlarıdır. Bu nedenle bu düşmanlardan korunmak için yarasalar açık alanlarda uçarak avlanma yerine korunaklı, dar alanlarda avlanmayı tercih ederler. Ancak yine de her zaman bu yırtıcıların hışmından kurtulamazlar.
Piton yılanları bir grup halinde yarasaların barındığı mağaraların dar ağızlarına toplanarak, mağaraya giren çıkan yarasaları geniş ağızları ile yakalarlar. Yarasalar mağaralara kalabalık gruplar halinde girip çıktıkları için bir yılanın günde 10-15 yarasa yakalayabildiği tespit edilmiştir.
Dünyada yarasa yiyen 52 cins iri örümcek cinsi tespit edilmiştir. Bu örümcekler, 1 metre çapında ördükleri ağlar ile yarasaları yakalayıp vahşice yemektedirler.
Afrika’da ve Uzak Doğuda, özellikle Endonezya’da insanlar ormanlarda yaşayan ve meyve ile beslenen büyük yarasaları yakalayarak yemektedirler. Endonezya’da yoğun bir şekilde avlanan yarasaların nesli tükenme aşamasına geldiği için hükümet yarasaları koruma altına almış ve avlanmalarına sınırlama getirmiştir.
0 Yorum
Yorum Yapın
email adresiniz yayınlanmayacaktır. Lütfen zorunlu alanları doldurunuz *
Yaşar Özkan Hakkında
1932 yılında Nevşehir-Avonos’a bağlı Göynük köyünde doğdu.
İlkokulu köyünde tamamladıktan sonra, 1950 yılında Tophane Sanat Okulundan ve 1955 yılında da o zaman ki adıyla “İstanbul Teknik Okulu” şimdiki “Yıldız Teknik Üniversitesi” Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu.