Küresel Isınmada Gelinen Durum
A- ANTARKTİKA’DA KIYAMET BUZULU’NUN (THWAITES) HIZLA ERİMEYE BAŞLAMIŞ OLMASI NEDENİYLE ORTAYA ÇIKACAK OLAN ÇOK AĞIR RİSKLER
Bilindiği üzere Antarktika Güney Kutbu’nda bulunan bir buzul kıtasıdır. Kıtanın kara parçaları yok denecek kadar azdır. Tamamına yakını ortalama 1,6 km kalınlığındaki buzla kaplıdır. Bu kıtanın yüz ölçümü yaklaşık 14 milyon km²’dir. Avrupa Kıtası’nın 1,37 katı, Amerika’nın 1,42 katıdır. Antarktika’nın tümünün buz levhası hacmi 25,4 milyon km³’ tür. Bu hacim Dünya’daki tüm tatlı su hacminin %90’ıdır.
Yıllardan beri bilim insanlarının katkıları ve yoğun baskıları altında tartışılan, fakat dünya ekonomilerine hakim petrol kartellerinin yoğun baskısı ve batılı karar vericilerini esaretleri altına almış olmaları sebebiyle, Amerika, Avrupa ile G20 ülkelerinin yeteneksiz liderlerinin dünyanın geleceğini değil de, kendi geleceklerini ve ülkelerinin menfaatlerini düşünmeleri nedeniyle durdurulamayan ve özellikle son birkaç yılda ivmelenerek hızlanan küresel ısınma sonucu bu devasa kıtanın buzulları süratle erimeye başlamıştır. Öyle ki, artık sadece erime değil buzullar kırılarak okyanuslara buz dağları ve adacıkları akmaya başlamıştır.
Antarktika’ya artık eskisi kadar kar yağmıyor. Yağan kar miktarı eriyen buzulların, %60’ının altındadır. Bu rakam daha da küçüleceğe benziyor. Bu demektir ki artık Antarktika’da buzul erimesi kalıcı hale gelmiştir ve her yıl miktarı artarak devam etmektedir. Bu durum hem ısınan havanın etkisiyle hem de okyanus sularının ısınmasıyla iki koldan devam etmektedir. Öyle ki; 2022 yılına kadar eriyen deniz ve kara buzulları nedeniyle her yıl deniz seviyesi yaklaşık 3 mm civarı yükselirken, bu yükselme 2022 yılında NASA’nın tespitlerine göre 9 mm olarak ölçülmüştür.
Yukarıdaki değerlere bakarak “Bunda ne var, denizlerin yükselmesi yüzlerce yıl daha insanlık için bir tehdit teşkil etmez.” diyenler çıkabilir. Fakat böyle düşünenler sığ düşünenlerdir. Çünkü artık buzullar sadece atmosfer sıcaklığı ile, okyanus sularının ısınması ile erimiyor; ülkeler büyüklüğünde buz levhalarının kırılarak okyanuslara açılmasıyla eriyor ve eriyecek. Bu büyük buz kütleleri okyanuslarda sürüklenerek erirken, rastladıkları ülkelere ve gemilere büyük zararlar verecek boyutlara geliyor.
Bu girişten sonra asıl konumuz olan “Kıyamet Buzulu’ndaki son gelişmelere, doğmakta olan ve doğacak risklere” gelelim.
KIYAMET BUZULU (THWAITES)
(Şekil 1)
Şekil 1’de görüldüğü üzere Kıyamet Buzulu Antarktika Kıtası’nın batısında, Batı Antarktika buz levhasının batı ucunda bulunmaktadır. Antarktika’nın bu bölgesinde iklim çok serttir. Fırtınalar, aşırı rüzgâr ve aşırı soğuk gibi hava koşulları nedeniyle burada Antarktika’nın diğer bölgelerinde olduğu gibi kalıcı araştırma kampları kurulamamaktadır. Öyle ki en yakın araştırma kampı bile 1600 km uzaklıkta bulunmaktadır.
Bu nedenlerle bu bölgede yakın zamana kadar kalıcı ve ciddi araştırmalar yapılamamıştır. Yaklaşık 2019’dan sonra Kıyamet Buzulu üzerinde, Şekil 2’ deki gibi 100 km’den daha uzun çatlaklar görünmeye başlanınca, 2021 yılında Amerikalılar denizden özel gemilerle özel araştırma ekipleri göndermişlerdir.
(Şekil 2)
Araştırma ekipleri denizin yaklaşık 800 metre derinliğindeki buzul tabanının ucuna bir denizaltı cihazı indirerek inceleme yapmışlardır.
Bu incelemede görüldüğü üzere, Kıyamet Buzulu’nun büyük bir kütlesi denizaltında bulunuyor ve deniz tabanına oturuyordu. Ayrıca yaklaşık 1 km kalınlığındaki buz kütlesinin ağırlığı ile deniz tabanındaki dağların ve zeminlerin 500 – 1000 metre arası çökmesi sonucu tabanda büyük boşluklar, girinti, çıkıntılar ve engebeler olduğunu tespit ettiler. Bu girinti, çıkıntı ve engebeli deniz tabanına oturmuş olan yaklaşık 1 km kalınlığındaki, milyarlarca ton ağırlıktaki bir buzul kütlesi Batı Antarktika buz levhasının bir nevi sigortası görevini görüyordu. Yani Batı Antarktika buz levhasının önünde güçlü bir istinat duvarı gibi hizmet veriyordu. Diğer bir ifadeyle içi su dolu bir şişenin tıpası gibi, eğer bu tıpa açılır veya istinat duvarı çökerse, bu çöküşün arkasından Batı Antarktika buz levhasının ve ondan sonra da domino etkisi ile tüm Antarktika buzullarının büyük bir bölümünün çökeceği hesaplanmaktadır. Kıyamet Buzulu’nun sadece kendisinin çöküp erimesi deniz su seviyelerinin yükselmesinde, tüm Antarktika buzullarının erimesi ile yükselecek deniz seviyelerinin ancak %4’ ü kadar bir etki ediyor ve deniz seviyelerinin yaklaşık 65 cm yükseleceği hesaplanıyor.
Ancak korkulan sadece bu buzulun çökmesinden ziyade, bu buzulun çökmesi ile arkasından Batı Antarktika buz levhasının ve onu takiben de diğer buzulların peş peşe çökmesinden endişe ediliyor.
Bu buzullara ait teknik bilgilere gelince; Kıyamet Buzulu’nun yüz ölçümü 192.000 km², Büyük Britanya’nın yüzölçümünün %92’si, yani yaklaşık Büyük Britanya kadar buz miktarı 500 milyar ton, yaklaşık 590 km³’tür.
Batı Antarktika buz levhasının hacmi 2.200.000 km³, buz ağırlığı 1,87 katrilyon tondur. Bu levhanın tümüyle erimesi halinde deniz su seviyesini 5 metre yükseltecektir.
Her iki buzulun erimesi ile toplamda deniz su seviyeleri 5,65 metre yükselecektir. Sorun sadece burada da bitmemektedir. Bilim adamlarının büyük endişesi emniyet süpabı görevini yapan Kıyamet Buzulu’nun kısa bir zaman içerisinde çökmesinin bir domino etkisi yaparak, Antarktika buzullarının çoğunun çözülme yoluna girmesidir. Deniz tabanına indirilen denizaltı cihazının tespit ettiği bilgilere göre, Kıyamet Buzulu ılık okyanus sularının dipteki buzun çatlaklarına girerek buzulu deniz tabanından çok hızlı bir şekilde eritmektedir. Eriyen buzlar tatlı suyu oluşturduğu için, tuzlu deniz suyundan daha hafif olan bu tatlı sular süratle yukarı çıkarken deniz içerisinde bir anafor oluşturmakta ve bu anafor da buzula daha fazla ılık deniz suyu çekmektedir. Bu şekilde eriyen buz tabakasının deniz tabanındaki engebelerden kurtulması neticesinde, buzul üstten ve arkadan gelen buz kütlesi ağırlığının etkisi ile öne doğru kaymakta ve alttaki engebelerden kurtulmaktadır. Yani deniz tabanında tüm Kıyamet Buzulu kütlesini tutan ve istinat duvarına temel görevi yapan bu engeller işe yaramaz hale gelmektedir. Deniz tabanında bu hareketlenme olurken buzul tabakasının hareketlenmesi sonucu buzul levhası yüzeyinde de, sanki sert bir cisim atılmış araba ön camındaki çatlaklara benzer ve boyları 10 km’ye varan çatlaklar oluşmaktadır. İşin en tehlikeli yönünün bu olduğu bilim adamlarınca ifade edilmektedir.
(Şekil 3)
Yine bilim insanlarının ifadesine göre, nasıl ön camı çatlak arabayla seyahat edilirken aniden bir kasise düşülüp sert bir darbeye maruz kalındığında cam tuzla buz olarak dağılırsa, Kıyamet Buzulu’ndaki çatlaklar nedeniyle de buzulun ufak parçalar halinde denize saçılmasından endişe edilmektedir. Böyle bir durumun yaşanmasının arkasından Batı Antarktika buz levhasında da çok hızlı çöküşler yaşanacağına kesin gözüyle bakılmaktadır.
İşin tuhafı ve en endişe verici tarafı bu olaylar nedeniyle, asrın sonuna kadar ancak eriyeceği tahmin edilen bu Kıyamet Buzulu’nun 5-10 sene içerisinde eriyeceğine ve bu süre içinde deniz su seviyelerinin bugünkünden 65 cm daha yükseleceğine kesin gözüyle bakılmaktadır. Kısa bir zaman sonra da Batı Antarktika buz levhasının dağılması ile deniz su seviyeleri 5,65 metre yükselecektir. Bütün bunlar söylendiği gibi olursa benim gibi yaşlılar hariç, orta yaş ve daha küçük herkes bu durumu görüp, sonuçlarını yaşayacaktır.
Küresel ısınmaya bağlı olarak Dünya’da susuzluk, kuraklık, açlık gibi sorunların ön plana çıkacağını beklerken ilk ve önemli tehlike denizlerden geleceğe benziyor. Denizlerin 65 cm yükselmesi bile dalgalı günlerde denizlerin en az 1,5 – 2 metre kabaracağı anlamına geleceğinden, birçok şehirlerin sahil şeridindeki yapılanmaları, yolları, kordonları su altında kalacak ve bu durum büyük rahatsızlıklara sebep olacaktır.
Deniz su seviyelerinin 5,65 metre yükselmesi ise çok daha büyük sorunlara sebep olacaktır. Deniz kenarlarında inşa edilen limanlar, sanayi tesisleri, meskenler, iş yerleri, düşük kotlarda inşa edilen tüm cadde ve yollar, alışveriş merkezleri, metro inşaatları, velhasıl tüm yaşam alanları yok olacağından muhtemelen deniz kenarlarından ülkelerin içerilerine doğru göçler başlayacaktır. Bu göçler önlenemeyeceği gibi çok ciddi çatışmalara sebep olacaktır. Ortaya çıkan büyük maddi zararların altından pek çok ülke kalkamayacak, bugünkünden daha büyük sefaletler ve trajediler yaşanacaktır. Birçok ada ülkesi haritadan silinecektir. Bu olayların yaşanmasına müteakip bu asrın içerisinde Antarktika Kıtası’nın ve Grönland buzullarının çözülmesi ile Dünya’da kıyamet yaşanacak ve yaşanabilecek yer sayısı azalacağından çok büyük yok oluşlar olacaktır.
Dünya nüfusunu olabildiğince azaltmayı ve tek devlet olarak yönetmeyi isteyenlerin dediği olacaktır. Bu vicdansız ve acımasız insanlar ile bugün dünyayı yöneten güçlü ülke liderlerinin basiretsizliği ve bencillikleri ile küresel ısınmayı önlemek için bugüne kadar ciddi hiçbir tedbire yanaşılmamıştır.
Bu ülkelerin sözde liderleri bugüne kadar kendilerini ve ülkelerini güçlü göstermek için, savunma sanayisine ve uzay araştırmaları ve yatırımlarına harcadıkları ARGE çalışmalarının yarısını bile fosil yakıtlar dışında yenilenebilir enerjilerin araştırmalarına harcasalardı, belki bugün çoktan fosil yakıtlardan kurtulmuş, temiz ve ucuz enerjilerle, küresel ısınmaya ve küresel ısınmanın sebep olduğu felaketlere maruz kalmadan bu dünya üzerinde mutlu yaşayacaktık. Enerji konusunda belki TESLA’ nın hayali gerçekleşirdi.
B- KÜRESEL ISINMADA SON ÖLÇÜMLER
-15 Aralık 2023 günü itibarıyla atmosferdeki Karbondioksit (CO2) oranı = 428,38 ppm
-Her yıl atmosfere salınan CO2 miktarı ise yaklaşık 3 ppm / yıl artış göstermektedir.
Bilim adamlarının tespit ve çalışmalarına göre eğer atmosferdeki CO2 oranı 450 ppm’yi geçer ise, artık ne yapılırsa yapılsın küresel ısınma durdurulamaz. Hal böyleyken geri kalan (450 – 428,38) yaklaşık 22 ppm’yi de 22/3 = 7,3 yılda tamamlıyoruz. Yani 2030 yılının ilk çeyreğinin sonundan itibaren geri dönülemez bir yola girmiş olacağız.
Diğer taraftan Dünya ortalama yüzey sıcaklık artışı (global temperature) değeri yüzyılın başı esas alınırsa Eylül 2023 itibarıyla 1,72 °C olarak ilan edildi. Halbuki Paris Anlaşması gereği bütün ülkeler taahhütte bulunmuştu, küresel sıcaklık artışını 1,5 °C’ de tutacaklardı. Bütün bu anlaşmalar gayriciddi! Ne yazık ki dünyamız basiretsiz, yeteneksiz, laf ebesi insanlar tarafından yönetilmekte. Yavaş yavaş bu insanlık 6.’ıncı yok oluşu içine sindirmeye başlasın!
Bugünkü dünya düzeninde toplumların çoğunluğu cahil ve bilinçsiz. Adına demokrasi dediğimiz bu sandık demokrasisi sisteminde yöneticileri hep çoğunlukta olan cahiller seçtiğine göre, bu cahillerin seçtiği kişilerin dünyayı getirdiği durum da budur. Dünyayı yaşanır bir küre olarak korumak insanlık borcudur.
Yaşar Özkan
1 Yorum
Yorum Yapın
email adresiniz yayınlanmayacaktır. Lütfen zorunlu alanları doldurunuz *
Yaşar Özkan Hakkında
1932 yılında Nevşehir-Avonos’a bağlı Göynük köyünde doğdu.
İlkokulu köyünde tamamladıktan sonra, 1950 yılında Tophane Sanat Okulundan ve 1955 yılında da o zaman ki adıyla “İstanbul Teknik Okulu” şimdiki “Yıldız Teknik Üniversitesi” Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu.
Dünya gezegeni aşağı yukarı 4,5 milyar yaşındadır. İnsanoğlu ilk kez yaklaşık 6 milyon yıl önce ortaya çıktı ve şu anki uygarlığımız olan Homo Sapiens Sapiens, yalnızca 160.000 yıl önce ya da gezegenimizdeki yaşamın büyük ölçeğinde yalnızca birkaç saniye önce ortaya çıktı. Medeniyetler gelip geçti, türler ve tüm genomlar gün ışığına çıktı ve artık kolektif alanımızın bir parçası... Dünya tarihinde en az beş büyük buzul çağı yaşanmıştır Huroniyen, Kriyogeniyen, And-Sahra, geç Paleozoik ve en son Kuaterner Buzul Çağı . Endişelenmemiz gereken gezegen Dünya değil. Bize gelince, olması gerektiği gibi bir anda yok olacağız, çünkü ev sahibimize - Toprak Ana'ya verdiğimiz zararın düzeyi herhangi bir özel muameleyi hak etmiyor. Biz, bu gezegene bizden önce gelmiş olan "daha az zeki" türlerin hepsinden daha kötüyüz. Gerçek virüs biziz. Davranışlarımızı doğru yapmadığımız sürece bize "emanet edileni" hak etmiyoruz. Son olarak, etkimizin ve karbon ayak izimizin farkında olmanın asil bir amaç olduğunu düşünüyorum, bu yüzden sözlerden ziyade eylemleri görmeyi ve tüm kalbimle teşvik etmeyi tercih ediyorum. Günlük hayatınızda daha fazla eylem, daha az kelime. Özellikle kendi toplumlarında değişim yaratabilecek konumda olanların hayatlarında. G20'yi değiştiremeyebiliriz ama kendi ailelerimizi, topluluklarımızı değiştirebilir ve seçilmiş yetkilileri etkileyebiliriz... Değişim evde başlar... Çocuklarımıza "daha azının daha fazla" olduğunu, daha az ürün, daha az "eşya" ve daha fazla madde olduğunu öğrenin ve öğretin. Dünyaya ve onun kültürlerine daha açık olun ve daha az yargılayıp işaret edin... Güzel bir yazı ve sizi tebrik ediyorum. Frederic A.