Bilim ve Kur'an'ın Işığı Altında Kıyamet
Güneş Sistemi
Bilindiği üzere bizim de içinde bulunduğumuz Güneş Sistemi Güneş ve Güneş etrafındaki yörüngelerde dönen 9 gezegenden ibarettir. Mars ile Jüpiter arasında bulunan Asteroit Kuşağı da küçük Asteroit parçalarından ve ufak gezegenlerden ibaret olduğu için klasik anlamda bu da bir gezegen olarak yorumlandığından 9 yerine 10 gezegen diyebiliriz. Yalnız son yıllarda Plüton’un gezegen sınıfına girip girmeyeceği tartışılmış ve bunun gezegen olamayacağı kararına varılmıştır.
Bu gezegenlerin Güneş’ten olan uzaklıklarına göre sıralaması şöyledir; Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Asteroit Kuşağı, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton’dur.
Bütün bu gezegenler arasında sadece Dünya’da yaşam vardır. Bugüne kadar yapılan araştırma ve gözlemlerle Dünya dışında herhangi bir yaşama rastlanmamıştır. Her ne kadar son yıllarda yapılan araştırma ve gözlemler Jüpiter’in uydusu Avrupa’da yaşam ihtimali olabileceğine dair bazı ipuçları veriyor ve Mars’ta geçmişte yaşam olabileceğine dair bazı bulgulara rastlanıyorsa da henüz bütün bunlar net olarak kanıtlanmış değil.
Dünyamız kendi ekseni etrafında 1667km/saat (463m/san), Güneş çevresindeki yörüngesinde de 108.000km/saat (30Km/san) hızla dönmektedir.
Güneş Sistemi de kendi etrafında 900.000km/saat (250km/san) hızla dönerken, Solar Apex dediğimiz Herkül Yıldızı istikametinde 72.000km/saat (20km/san) hızla hareket halinde bulunmaktadır. Bu hızla hareket eden Güneş Sistemi her 225 - 250 milyon yılda bir Samanyolu çevresinde dönmektedir. Güneş Sisteminin Samanyolu çevresindeki yörüngesi Samanyolu’nun merkezi üzerinden geçmektedir.
Güneş
Yaklaşık 5,5 milyar yıldır gökyüzünde parıldayan Güneşimizin takriben 5 milyar yıl sonra bütün hidrojen yakıtını yakıp tüketeceği ve genişleyip kızıl topa dönüştükten sonra dış katmanlarını uzaya fırlatıp, çekirdeği de sıkışarak Dünya çapına küçülerek bir beyaz cüceye dönüşeceği bilinmektedir.
Güneş’in çapının Dünya’yı da içine alacak şekilde genişlemesi ve sonunda dış katmanları uzaya fırlatması Dünya’yı bir cehenneme dönüştürecek, Dünya yaşamı tümüyle yok olacak fakat Dünya Gezegeni varlığını sürdürecek ve beyaz cüceye dönüşmesine rağmen kütlesini kaybetmeyen Güneş etrafındaki yörüngesinde dönmeye devam edecektir.
Karadelik
Eğer bir cismi kuarklara ayrışacak kadar sıkıştırabilsek, ayrışan bu kuarklardan oluşan yeni kütleye kabaca Karadelik diyebiliriz. Bu yeni oluşumun kütlesi çok büyük değerdedir. Mesela, Dünya’yı sıkıştırıp karadelik haline dönüştürebilsek, karadeliğe dönüşen Dünya’nın çapı bir fındığın çapı kadar olur. Kütlesi de devasa büyüklüğe ulaşır.
Gök cisimlerinin (yıldızların) karadeliğe dönüşmesi de çok büyük kütleli yıldızların yakıtlarını bitirip, enerjilerini tükettiklerinde kendi ağırlıkları ile içlerine çökmesi ile meydana gelir.
Bir yıldızın karadeliğe dönüşebilmesi için kütlesinin en az bizim Güneşimizden üç kat daha büyük olması gerekir. Bugün evrenimizde Güneşten onlarca, binlerce, milyonlarca kat daha büyük yıldızlar vardır.
Karadeliğe dönüşen yıldızların büyüklüğüne göre, bu yıldızlardan oluşan karadelikler yıldızsal (küçük), orta ve dev karadelikler diye 3 gruba ayrılır.
Güneşimizin 3 ila 100 mislinden daha ağır, yıldızlardan oluşan karadeliklere yıldızsal (küçük) karadelikler denir.
Kütlesi Güneşimizden 100 ile 10.000 kat daha büyük yıldızlardan oluşan karadeliklere Orta Karadelik denir.
Kütlesi Güneşimizden milyonlarca daha büyük olan yıldızların meydana getirdiği karadeliklere Dev Kara Delik denir. Genellikle bunlar galaksilerin merkezinde bulunur. Bizim içinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisinin merkezinde bulunan “Sagittarius A” isimli karadelik de böyle bir karadeliktir.
Karadeliğin Oluşumu
Güneşimiz büyüklüğündeki yıldızlar nasıl yakıtlarını bitirip ölüyor ve beyaz cüce dediğimiz bir kor ateşi haline dönüyorsa, Güneşimiz ’den 10 - 20 kat hatta çok daha büyük yıldızlar da sonunda hidrojen yakıtlarını bitirdiklerinde ömürlerinin sonuna gelirler ve Süper Nova diye adlandırılan en parlak yıldız haline dönüşürler. Süper Nova haline gelen bu yıldız kısa bir zaman sonra patlayarak üst katmanlarını uzaya fırlatırken, bütün kütlesi de içine çökerek, kütlenin ağırlığı ile sıkışan çekirdeği de 20 km çapta çok yoğun kütleli bir top halini alır. Öyle ki 1cm³ hacimdeki bir parçası 1 milyar ton ağırlığa ulaşır. Bu akıl almaz yoğunluktaki kütlenin çekim gücü o kadar büyüktür ki, buraya düşen bir yıldız, bir gezegen, bir galaksi her ne olursa olsun, bu devasa çekim gücünün etkisiyle bir anda parçalanır. Dağlar, kayalar, madenler un ufak olup bir kum tanesine dönüşür. Hatta daha da parçalanarak atomlara, atomlar da proton, nötron ve kuarklara ayrışır.
Karadelik içine düşen hiçbir şeyin hatta ışığın bile buradan kurtulması mümkün değildir. Çünkü kütleye bağlı olarak öyle bir çekim gücü var ki hiçbir nesne bu çekim gücünü yenemez.
Kütleli olan her nesnenin kaçış hızı dediğimiz bir özelliği vardır. Bir cismin bu nesneden uzaklaşabilmesi daha doğrusu kaçabilmesi için belli bir hızda hareket etmesi gerekir. Mesela Dünyamızın kaçış hızı 11km/san (39.600km/h)’dir. Dünyadan hareket eden veya atılan bir füzenin Dünyadan kurtulup uzaya geçebilmesi için mutlaka bu hızdan daha yüksek bir hızla atılması lazım. Aksi halde silahtan atılan mermilerde olduğu gibi tekrar Dünya’ya düşerler. Uzay teknolojisinin gelişmesi sonucunda uzaya fırlatılan füzelerde bu hızlar aşılabildiği için bugün uzaya gidilebiliyor.
Evrenimizde en yüksek hız diye kabul edilen hız ışık hızı olan yaklaşık 300.000km/san. (299.792 km/san.)dir. Bu hız bile karadeliğin kaçış hızından çok küçük olduğu için ışık bile karadelikten kaçamamaktadır. Dolaysıyla biz karadelikleri en gelişmiş teleskoplarımızla dahi göremiyoruz. Ancak onların yaydıkları radyasyonlar nedeniyle onları algılayabiliyoruz.
Evrende 100 milyar civarı galaksi olduğu hesaplanıyor. Her galakside de bir karadelik olduğu, hatta evrende galaksi sayısından daha fazla karadelik olduğu sanılıyor.
Evrende var olduğu bilinen büyük karadeliklerden birisinin de bizim galaksimiz Samanyolunun merkezinde ve Samanyolu’nun meridyeni üzerinde olduğu biliniyor. Hatta bu karadeliğe “Sagittarius A” adı verilmiştir.
Bu karadeliklerin yaklaşık 60 km. çapında olay ufku dediğimiz bir alanı var ki, bu olay ufkunu aşan her ne olursa olsun, ışık da dahil karadelik tarafından yakalanıp yutulmaktadır.
Karadeliklerin yoğun kütlesi nedeniyle çok yüksek olan çekim güçleri çok uzaklardaki yıldızları hatta küçük galaksileri bile kendilerine çekebilmektedir. Nitekim çok güncel olan bir tespite göre, “Sagittarius A” karadeliği G2 adı verilen bir gaz bulutunu 3.000km/saat hızla kendine doğru çekiyormuş. Hayli uzak mesafede olan G2 gaz bulut kümelerinin 1 yıl içinde Samanyolu’ndaki bu karadeliğin olay ufkuna ulaşacağı ve bu olayın da Dünya’dan gözlenebileceği söyleniyor.
Samanyolu’nun merkezinde bulunan ve bizim Güneş Sistemimizin yörüngesi ile çakışan “Sagittarius A” kısa adı “Sgr A” olan bu devasa çekim gücüne sahip karadelik kendisinden çok çok uzaklardaki gaz bulutlarını içeren yıldızları çekip içine yutma gücüne sahip olduğuna göre, her 225 – 250milyon yılda bir bu karadelik üzerinden geçen Güneş Sisteminin yörüngesinde bir sapma veya bozulma olmasında ve karadeliğe biraz daha yaklaşması halinde pekâlâ Güneş Sistemimiz bu karadelik tarafından yakalanıp yutulabilir. Gerçek kıyamet, yani gezegenimizin un ufak olup yok olması pekâlâ mümkündür.
Uzayda belli yörüngeler üzerinde hareket eden gök cisimlerinin zaman zaman yörüngelerinden çıkıp uzay boşluğuna gittikleri veya Dünya üzerine düştükleri bilinen bir gerçektir. Yörüngelerinden çıkıp Dünya üzerine düşen Asteroitlerin (Meteorların) küçükleri atmosferimiz tarafından yakılmakta ve daha büyükleri Dünyamıza ulaşarak çeşitli hasarlar yapmaktadır. Nitekim 65 milyon yıl önce olduğu iddia edilen büyük bir gök cisminin yörüngesinden çıkıp Dünyamıza çarpmasıyla bütün dinozorların ve pek çok canlının öldüğü Dünya’da uzun yıllar süren felaketler yaşandığı iddia edilir.
Bilimsel hesaplamalara göre Güneş Sistemindeki gezegenler arasındaki mesafe belli bir kat sayıya uygun olması gerekiyor. Bu kat sayı yaklaşık 1,6 civarı altın orana yakın. Yani bir gezegenin kendinden sonra gelen gezegenle olan mesafesi, o gezegenin kendinden evvelki gezegenle alan mesafesinin yaklaşık 1,6 katı kadardır. Bütün gezegenler arasında bu mesafeler yaklaşık olarak tutmasına rağmen Mars ile Jüpiter arasındaki mesafe tutmuyor. Fakat Mars ile Jüpiter arasındaki Asteroit Kuşağı bu kurala uygun düşüyor. Bu da gösteriyor ki, eski Sümer tabletlerinde belirtildiği üzere vaktiyle bu Asteroit Kuşağının bulunduğu yörüngede bir gezegen olduğu anlaşılıyor. Yine Sümer tabletlerinde anlatılana göre, yörüngesinden çıkan dev bir gezegen uydusunun Asteroit Kuşağı yörüngesinde dönen Timat isimli bu gezegene çarparak onu parçaladığı ve bugünkü Asteroit Kuşağının da o gezegenin parçaları olduğu söylenir. Bütün bu tespitlerde teoriye uygundur.
Demek ki uzayda gök cisimlerinin belli bir yörüngede hareket etmesi bir kural iken, zaman zaman bu kuralın bozulduğu, gökcisimlerinin doğal yörüngelerinden ayrılıp göksel felaketlere neden oldukları da bir gerçektir. Eğer bu yörüngeden sapma olayı Güneş Sistemimiz içinde vukuu bulursa Güneş Sisteminin “Sgr A” karadeliğine düşmesi ve karadelik tarafından öğütülüp parçalanması hiç de yadırganamaz bir durumdur. Bu olur mu , olmaz mı ? Olursa ne zaman olur? Onu şuanda kimsenin bilmesi mümkün değildir. Güneş Sistemini etkileyebilen çok daha güçlü çekim gücü olan başka gök cisimleri pekâlâ Güneş Sisteminin yörüngesini bozabilir. Bütün bunları göklerdeki bu düzeni kuran bilir. Bir düzeni kuran birileri veya bir sistem varsa bu düzenin aynı yoldan bozulması da mümkündür.
Dünyamızda küresel ısınma, aşırı nüfus artışı, çevre kirliliği ve meteor çarpmaları gibi Dünya yaşamını yok oluşa doğru götüren büyük felaketler yaşanabilir ve yaşanacakta…
Yaşam yok olsa bile Dünya var olduğu sürece yeni yaşamlar üretebilir. Dolayısıyla Dünya var oldukça yaşanacak bütün felaketler ve yok oluşlar kıyamet değildir. Yeniden doğuşun başlangıçlarıdır. Gerçek kıyamet Dünyanın kendisinin ortadan kalkmasıdır. Yani bir karadeliğin içerisinde öğütülüp, ufalanmasıdır.
Buraya kadar özetle anlatılanlar bir komplo teorisi olmayıp, bilimsel açıdan da olabilir ihtimalleridir. Bilimsel açıdan da kıyamet mümkündür.
Kur'an Açısından Kıyamet
Kur'an’da kıyametle ilgili pek çok ayet vardır. Ancak biz burada kıyamet esnasında neler olacağını kıyametin nasıl ortaya çıkacağını açıklayan birkaç ayeti meallerde yazıldığı şekliyle aktaracağız.
AHZÂB 63 : İnsanlar sana kıyametin saatinden soruyorlar. Deki “Ona ilişkin bilgi Allah katındadır.” Ne bilirsin belki saat yakındır.
TAHA 105 : Sana dağlardan soruyorlar Deki “ Rabbim Onları un-ufak edecektir.”
TUR 7 : Ki hiç kuşkusuz, senin Rabbinin azabı meydana gelecektir.
TUR 8 : Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.
TUR 9 : O gün gök bir çalkanışla çalkalanır.
TUR 10 : Ve dağlar bir yürüyüşle yürür.
HAKKA 13 : Sûra bir üfleyişle üflendiğinde,
HAKKA 14 : Yer ve dağlar yükletilip birbirine bir çarpılışta parça parça edildiğinde,
HAKKA 15 : İşte o gün olması gereken olmuştur.
HAKKA 16 : Gök yarılmıştır. O gün o, lime lime sarkmıştır.
MÜZEMMİM 14 : O gündeki yer ve dağlar sarsılır ve dağlar eriyip akan kum yığınına dönüşür.
Yukarıdan aşağı belirtilen bu ayetler neredeyse karadeliğe düşen bir gök cisminin başına gelecekleri anlatıyor.
Bu olayın mutlaka olacağı ancak zamanın belirsizliği anlatılıyor.
ZUMER 5 : Gökleri ve yeri hak olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün
üstüne çekip örtüyor; gündüzü de gecenin üstüne sarıp dürüyor.
Güneş’i ve Ay’ı bir buyruğa boyun eğdirmiştir. Hepsi belirlenmiş
bir süreye kadar
akar gider. Gözünüzü açın; Aziz’dir. O, Gaffar’dır.
YASİN 38 : Güneş kendine özgü bir durak noktasına / bir durma
zamanına doğru akıp gidiyor. Aziz, Alim olanın
taktiridir bu.
Bu son iki ayette de Güneş Sisteminin belli bir yörüngede sürekli hareket halinde olduğu, ancak bu akışın belirlenmiş bir süresi olduğu bu süre dolduğunda kendine özgü durak noktasında bu hareketliliğin duracağı yani Güneş Sisteminin yok olacağı belirtiliyor. 1400 küsur sene önce indirilmiş olan Kur'an’da bu ifadelere açıklık getirilip bugün kozmologların (gökbilimcilerinin) söylediği gibi Solar Apex güzergâhından ve karadelikten bahsedilseydi bunu kim anlardı. Bu buluşlar daha 20. Asrın buluşlarıdır. Bu nedenle Kur'an’ın beyanları bugünün bilimsel verileri ile karşılaştırıldığında büyük bir mucizedir.
Gezegenimizin hayatta kaldığı sürece Dünya üzerinde yaşanmış ve yaşanacak olan bütün afetler, Asteroit çarpmaları, depremler, buzul çağları, küresel ısınma ve neredeyse yaşamın sona ermesi bir kıyamet değildir. Bunlar çok büyük felaketlerdir. Dünya var olduğu sürece kendini yeniler ve yeni yaşam düzenini kurar. Ancak Dünyanın kendisinin yok olması kıyamet olur. Çünkü kıyametle hiçbir şeyin yeniden var olma şansı yoktur, ortamı da yoktur.
Kur'an bu olguya açıklık getirmiştir. Kozmoloji biliminin sonuçları da bu ihtimali ortaya koymaktadır. Ancak bilim kesin verilere dayandığı için hiçbir bilim adamı bu ihtimali yok oluşu açıkça beyan edemezler.
Güneş Sisteminin eninde sonunda Samanyolu merkezindeki karadelik tarafından yutularak kıyametin gerçekleşme ihtimali çok yüksektir. Kur'an’da buna benzer bir yok oluşu desteklemektedir. Ancak zamanını kimse bilemez. Milyonlarca, milyarlarca yıl da sürebilir. Kısa zamanda da gerçekleşebilir. Kur'an’da beyan edildiği gibi bu sorunun cevabını sadece Allah bilir.
Yaşar Özkan
Makine Mühendisi
1 Yorum
Yorum Yapın
email adresiniz yayınlanmayacaktır. Lütfen zorunlu alanları doldurunuz *
Yaşar Özkan Hakkında
1932 yılında Nevşehir-Avonos’a bağlı Göynük köyünde doğdu.
İlkokulu köyünde tamamladıktan sonra, 1950 yılında Tophane Sanat Okulundan ve 1955 yılında da o zaman ki adıyla “İstanbul Teknik Okulu” şimdiki “Yıldız Teknik Üniversitesi” Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu.
tek kelimeyle muhteşem bilgiler ve açıklamalarınız çok teşekkürler...