Altıncı Yok Oluşun Ayak İzleri
Kimilerine göre 7 milyon yıl önce, kimilerine göre de 2,6 milyon yıl önce adına Habilis denen insan türü ortaya çıkmış. Zaman ilerledikçe ortaya yeni türler çıkmaya başlamıştır. Belli zaman dilimlerinde ortaya çıkmış olan bu insan türleri, ortaya çıkış sırasına göre yok olmuşlardır. Her yok olan türün yerine yenileri yani başka türler gelmiştir. Bu tür (ırk) sayılarında da farklı görüşler olmasına rağmen yaklaşık olarak Dünya üzerinde 12 tür insan yaşamış. Bu türlerin en bilinenleri ise sırasıyla; son 3 tür olan Erectus, Neandertaller ve bizim atalarımız olan Sapiens, diğer adıyla Cro-Magnondur.
Atalarımız olan bu Sapiens insanının ortaya çıkışından itibaren avcılık dönemlerinde çevrelerinde var olan etli, ağır cüsseli hayvanların çoğunun neslini, aşırı avlanma yoluyla yok etmişler. Öyle ki, tespitlere göre Sapiens insanı ortaya çıktığında, Neandertaller zamanında 200 cins olan bu büyük hayvan türü, tarım devrine gelindiğinde 100 türe düşmüş.
Sapiens insanı ortaya çıktığı andan itibaren çok bencil davranışları nedeniyle, kendi çıkarları dışında hiçbir canlıya ve çevreye saygılı olmamış; canlıları öldürüp çevreyi tahrip etmişlerdir. Sapiens insanının sadece etçil hayvanları değil, kendinden önce Dünya üzerinde var olan Neandertaller insanlarını da öldürerek yok ettikleri iddia edilir. Çünkü Neandertaller insanı, Sapiens insanı ortaya çıktıktan sonra kısa bir zaman içerisinde yok olmuştur. Artakalan az miktardaki Neandertaller insanı da Sapiens insanı ile kaynaşarak hibrit hale gelmiştir.
Yaklaşık 1200 – 1400 gram beyine sahip olan bu Sapiens insanı, gelişmiş zekâları ve kural tanımaz cesaretleri ile kendilerinden daha cüsseli, daha büyük beyinli Neandertaller insanını yok ettikten sonra dünyanın tek hâkimi olmuştur. Üstün zekâsı ile geliştirdiği teknolojilerle büyük medeniyetler kurmuşlardır. Son 200 yıl içerisinde de büyük gelişmeler olmuş, özellikle son 70 yılda ulaşılan teknolojik yükseliş ve buluşlar Sapiens insanının tüm varoluş süresinde geliştirdiği bilinen teknolojilerin tümünden kat kat fazladır.
Ancak bu kadar gelişmişliğine rağmen Sapiens insanının bencilliğinde en ufak bir iyileşme olmamış; aksine bu bencillik iyice katılaşmıştır. M.Ö 10.000 civarında, avcılık döneminde 5-8 milyon ve M.S birinci yüzyılda 200 milyon olan Sapiens nüfusu 2020 yılının Ekim ayında 7,8 milyarı geçmiştir. Artan bu nüfus artışı kontrol edilemediği için tüm tedbirlere rağmen dünya nüfusu her yıl %1.1, yaklaşık 86 milyon kişi artmaktadır. Artan bu nüfusu oluşturan bencil kişilerin büyük bir çoğunluğu kendi menfaatleri için acımasızca, hoyratça çevreyi kirletmekte; karalarda ve denizlerde canlı yaşamın çoğunu yok etmekte veya yok olmalarına sebep olmaktadırlar.
Sapiens insanı lüks yaşamı uğruna dünyanın muhtelif yerlerine seyahat etme arzusundadır. Kullandıkları kara ve hava araçlarının çokluğu ve lüks yaşamları için aşırı elektrik üretimi sebebiyle, tüketilen fosil yakıtlardan çıkan karbondioksit (CO2) gazı atmosferimizin yapısını bozmuştur. Dünya’ya gelen Güneş ışınlarının, Dünya tarafından bir kısmı emildikten sonra uzay boşluğuna salınması gerekenin büyük bir kısmının yapısı bozulmuş olan atmosferden geçemeyip, atmosferimizde hapsolarak sera gazı oluşturmuş bu nedenle atmosferimiz ve Dünya’mız sürekli ısınmakta, bu da iklim değişikliklerine sebep olmaktadır. Bu iklim değişikliği ve artan sıcaklıklar nedeniyle kutuplarda, Grönland’da ve karalarda buzullar erimeye başlamış bulunmaktadır. Eriyen buzullardan kopan büyük buz kütleleri de eriyerek her yıl artan bir hızla deniz seviyelerini yükseltmeye başlamıştır. Ayrıca şiddeti ve sayıları artan tayfunlar, düzensiz ve kuvvetli yağan yağmurlar-dolular sonucunda oluşan sellerden de çevre büyük zarar görmekte ve can kayıpları yaşanmaktadır. Her yıl artarak devam eden sıcaklıklar nedeniyle buzulların erimesi ivmelenen bir hızla artarak devam etmektedir. Sıcaklık nedeniyle, ısınan ve asit oranı artan okyanuslarda deniz bitkileri yok olmakta, buna paralel olarak deniz canlılarının büyük bölümü yok olmuş bulunmaktadır. İnsanların yaptığı aşırı avlanma da buna eklendiğinde denizlerdeki canlı yaşamının %50’sinin şimdiden yok olduğu ifade edilmektedir.
Bu küresel ısınma insanlığın karşısına birdenbire, sürpriz bir şekilde çıkmış değildir. 1800’lü yılların ortalarında sanayi dönemiyle buharla çalışan makinalar devreye girmiş, endüstride kömür kullanılmaya başlanmıştır. Yanan kömür nedeniyle atmosfere karbondioksit (CO2) gazı salınmaya başlanmış, ilerleyen zaman içerisinde buna petrol ve doğalgazın da eklenmesiyle insanlık, tüm enerji ihtiyacını ve ısınmasını fosil yakıtlardan karşılamaya başlamıştır. O günden bu yana da fosil yakıt her yıl artan bir hızla kullanılmaktadır. Şu anda tüm enerji üretimimiz, kara ve hava taşıtlarımız ve tüm yaşamımız fosil yakıtlara bağımlıdır.
1830 yılı ile 2020 yılı arasında fosil yakıt kullanmadan dolayı, atmosfere yaklaşık olarak 450 milyar ton karbondioksit gazı salınımı yapılmıştır.
Fosil yakıt kullanımının dünya yaşamını tehdit ettiğini düşünen bilim adamlarının ve bazı duyarlı devlet başkanlarının öncülüğünde, ilk defa 1972 yılında Stockholm’de bir iklim konferansı yapılmıştır. Bu toplantıda; vakit geçirmeden derhal fosil yakıt kullanımının sınırlandırılarak, atmosferde karbondioksit miktarının belli bir limitte tutulması için alınması gereken tedbirler tartışılmıştır. Bu toplantıdan sonra 2018 yılına kadar, 46 yıl içerisinde muhtelif ülkelerde 15 adet daha aynı maksatla iklim konferansları tertiplenmiştir. Bütün bu konferanslar sonunda gelinen nokta bu Sapiens insan türü için utanç vericidir. Daha doğrusu bu insanların oluşturduğu ülke yöneticileri ve liderleri için utanç vericidir.
İlk görüşmelerin başladığı 1972 yılında, yılda atmosfere salınan CO2 emisyonu 16,5 milyar ton/yıl iken, sürekli tartışılarak gelinen 47 yıl sonra, 2019 yılında 38,5 milyar ton/yılı geçmiştir. Yani CO2 emisyonunun sınırlandırılması bir yana, 47 yılda %133’lük bir artış olmuştur. Keza atmosferdeki CO2 oranı 1972 yılı Nisan ayında, 329,72 ppm (milyon hacimdeki, CO2 miktarı) iken 2020 yılı Nisan ayında 416,18 ppm olmuştur. Bir önceki yıla göre yıllık artış ise 2,66 ppm/yıl’dır. CO2 emisyonunun her 10 yıldaki ortalama artışında ise, 1962-1971 yılları arası 1,32 ppm/yıl iken 2010-2019 yılları arası 2,40 ppm/yıl olmuştur.
Görüldüğü üzere, güya Güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerjilere dünya ülkeleri sürekli yatırım yapıyor olmasına rağmen, atmosfere saldığımız CO2 emisyonu her yıl artarak devam ediyor. Çünkü her yıl araba, uçak ve diğer motorlu araç sayıları üretimi artarak devam ediyor ve seyahat eden insan sayısı her yıl çoğalıyor. İnsanların hayat seviyesi yükseldikçe, daha konforlu yaşamak için evlerinde daha çok elektrikli makine ve alet kullanıyorlar. Ülkeler sürekli refahı yakalamak için durmadan yatırım yapıyor. Bu ve benzeri nedenlerle ülkelerin enerji ihtiyacı çok büyüyor. Bütün bu ihtiyaçlar fosil yakıtlar kullanılarak sağlanıyor. Bu fosil yakıt bağımlılığından kurtulmak ve yeni enerji kaynaklarına ulaşabilmek için özellikle gelişmiş ülkeler geçmişte hiçbir çaba sarf etmemişler, kolaylarına gittiği için hep fosil yakıt tüketmeye devam etmişlerdir.
Böylece devletleri yöneten insanlar altıncı yok oluşa giden yolu inşa etmişlerdir. Alınması gereken tedbirler alınmamış, alınmamaya da devam edilmektedir. Bunun en önemli nedeni ise kontrol altında tutulmak istenen nüfusun kontrolden çıkması ve insan neslinin büyük bölümünün bu yolla yok edilmek istenmesidir.
Şu anda atmosferimiz 2,3 °C, karalar ile okyanuslar da 1,2 °C yıllık sıcaklık artışına ulaşmıştır. Paris iklim konferansında üst limit olarak belirlenen, karalarda ve okyanuslarda 1,5 °C sıcaklık artışına ulaşmaya çok az kalmıştır. Hatta bazı aylarda bu değerlere ulaşılmıştır.
Atmosferdeki CO2 Emisyonu | Sıcaklık Artışı |
450 ppm | 3°C |
500 ppm | 4°C |
650 ppm | 5°C |
800 ppm | 6°C |
Yukarıdaki sıcaklık artış değerleri sonucunda neler yaşanacağını bundan evvelki makalelerimde uzun uzun açıkladığım için burada o açıklamaları tekrarlamayacağım, Ancak şunu söylemek zorundayım; eğer atmosferdeki sıcaklık artışı 4 °C‘yi bulursa küresel ısınmayı durdurmak mümkün değil. Hele bu sıcaklık artışı 5 °C’yi bulduğu zaman, dünya yaşamının 6’ıncı yok oluşunun yolunu açıp yok oluşu başlattınız demektir. Dünyadaki yatırım trendine ve buna bağlı olarak enerji artışına baktığımız ve halen bağımlı olduğumuz fosil yakıt sarfiyatındaki artışı dikkate aldığımızda, gelecek yıllarda yıllık CO2 emisyon miktarının 3ppm/yıl dan az olmayacağı, muhtemelen bu değerin üstüne çıkacağını tahmin etmekteyiz. Yıllık artış 3ppm/yıl sabit alınarak; 2048 yılı civarında 4°C’ye(1) ve 2100 yılları civarında da 5°C’ye(2) ulaşacağız ve 6’ncı yok oluşun yoluna gireceğiz. Zira bu noktada buzulların pek çoğu erimiş, deniz seviyeleri 70 m civarında yükselmiş olacak.
Açgözlü, kişisel menfaati için kendinden başkasını düşünmeyen, refahından taviz vermeyip, yaşamı boyunca kendisi iyi yaşasın da ilerde çocukları, torunları ve dünya yaşamı ne olursa olsun mantığındaki Sapiens insanı, özellikle güç yarışına kendilerini kaptırmış olan Sapiens yöneticileri, geçmişte birçok şeyi yok ettikleri gibi bugün de dünyadaki canlı ve cansız yaşam ile kendilerini yok etmenin uğraşı içindeler. Kendi canları söz konusu olduğu için, COVID-19 pandemisinde evlerine kapanıp kendilerini korumak için gerekli tedbirleri alan Sapiens insanı, çocuklarının, torunlarının ve tüm dünya yaşamının yok oluşuna neden olacak küresel ısınmanın durdurulması için hiçbir fedakârlığa girmemekte, olacakları umursamamakta, hâlâ konforlu yaşamak ve bu yaşama ulaşabilmek için büyük çaba sarf etmektedir. Çevre ve dünyayı gezmek için bütün imkanlarını zorlayan Sapiens insanının bu yaşam biçimi enerji ihtiyacı doğurduğundan fosil yakıt sarfiyatı da büyük oranda artmaktadır. Sapiens bu döngüyü kıramadığı ve nüfus artışını durduramadığı için dünya hızla 6’ıncı yok oluşa doğru ilerlemektedir.
GEÇMİŞTE YAŞANAN BÜYÜK YOK OLUŞLAR
1- Ordovisyon Sonu Yok Oluşu
- Günümüzden yaklaşık, 490 milyon yıl önce başlayıp, 440 milyon yıl önce bitmiştir.
- Oluş nedeni; doğal sebepler ile atmosferdeki CO2 miktarının çok düşmesi sonucu uzun yıllar süren dünya çapında bir buzul çağının hüküm sürmesidir.
- Bu dönemde deniz canlılarının %85’i ve diğer tüm canlıların %70’i yok olmuştur.
- O dönemde Dünya’da henüz bugünkü kıtalar oluşmamıştı.
2- Geç Devoniyen Yok Oluşu
- Yaklaşık 417 milyon yıl önce başlayıp, 350 milyon yıl önce bitmiştir.
- Oluş sebebi hakkında bir mutabakat yoktur.
- Bu dönemde tüm canlıların %75’i yok olmuştur.
3- Permiyen Sonu Yok Oluşu
- Yaklaşık 290 milyon yıl önce başlayıp, 252 milyon yıl önce bitmiştir.
- Oluş nedeni, doğal sebepler ile oluşan küresel ısınmadır.
- Gezegenimizde yaşanmış olan en büyük yok oluş olarak bilinir.
- Bu dönemde deniz yaşamının %96’sı, diğer tüm kara yaşamının %70’i yok olmuştur.
- Tüm canlı yaşamın %90’ı yok olmuştur.
4- Geç Triyas Yok Oluşu
- Yaklaşık 250 milyon yıl önce başlayıp, 205 milyon yıl önce bitmiştir.
- Oluş şekli hakkında net bir bilgi yoktur.
- Bu dönemde deniz yaşamının %50’si, kara yaşamının da %35’i yok olmuştur.
5- Kretase Sonu Yok Oluşu
- Yaklaşık 66 milyon yıl önce olmuştur.
- Oluş sebebi;10 km çapında bir asteroitin (göktaşı) Güney Amerika’da Yucatán Yarımadası’na yaklaşık 72.500 km/saat hızla çarpmasıyla gerçekleşmiştir.
- Dünya atmosferi toz bulutları ile kaplandı. Kopan parçacıklar, binlerce kilometre içerisindeki her şeyi parçaladı.
- Bu dönemde tüm dinozorlar yok oldu.
- Diğer tüm yaşam türlerinin %70’i – 80’i yok oldu.
Görüldüğü üzere, doğal yoldan oluşan 5 büyük yok oluşun en büyüğü 3’ncü sırada belirtilen, küresel ısınma sonucu olan Permiyen Sonu Yok Oluşu ’dur. Yani şimdi insan eliyle adım adım oluşturulan 6’ncı yok oluşa sebep olması muhtemel olan küresel ısınma gibi.
Yıllardan beri denizlerde ve karalarda bitkiler ve canlılar üzerinde yapılan ve yapılmakta olan tüm araştırmalar göstermektedir ki; gezegenimizde deniz ve kara yaşamı her yıl adım adım ölmektedir. Uzmanların büyük bir ittifak ile yaptıkları tespite göre, eğer atmosfere salınan CO2 emisyonu bugünkü değerlerle salınmaya devam ederse, 2050 yılına kadar Dünya’da 1 milyon canlı ve bitki türü yok olacaktır. Benim görüşüm ve pek çok uzman görüşü olarak da, artık 2050 yılından itibaren geri dönüşü olmayan bir yola girilecektir.
Eğer Sibirya’daki buzlar erken zamanda erirse buradaki donmuş topraklar da eridiğinde, bu topraklar altında kalan yaklaşık 530 milyar ton metan gazının serbest kalarak atmosfere karışması Permiyen Sonu Yok Oluşu’na benzer bir durum yaratacaktır. Zira metan gazının küresel ısınmaya etkisi CO2 gazından 21 kat daha fazladır.
Açığa çıkacak bu metan gazı:
21 x 530.000.000.000 = 11,13 trilyon ton CO2 gazına eşdeğerdir.
Yani bugün atmosferde var olan CO2 den 17 kat daha fazladır.
Uzaya insan gönderen, Mars’a gidecek insanları taşıyacak uzay araçlarını yapan, teknolojileri geliştiren, yapay zeka dahil her türlü uçak, uzay araçları ve çok gelişmiş elektronik sistemler başta olmak üzere, insanları öldürmek için tasarlanmış, yüksek teknolojili silahlar üreten gelişmiş ülkeler bütün bu yapılanların Ar-Ge çalışmaları için harcanan paranın çok azını yeni temiz enerjileri bulmak için harcasalardı bugün fosil yakıt kullanımına ihtiyaç kalmazdı. Dünya’mız ve dünya yaşamı da böyle bir tehlike ile karşı karşıya olmazdı.
Açgözlü, muhteris ve acımasız kapitalistlerin kontrolündeki gelişmiş ülke yöneticilerinin fosil yakıt kullanımı kolaylarına geldiği için ve onları başa getirenlerin de fosil yakıt ticaretini ellerinde tutup, ondan büyük paralar kazanmaları nedeniyle yeni enerjiler bulmak için içtenlikle bir Ar-Ge çalışması yapılmadı ve yaptırılmadı. Bu sorunu çözmüş olan TESLA’nın bile çalışmalarını baltaladılar. TESLA gibi dünyaya nadir zamanlarda gelen bir dâhiyi perişan edip süründürdüler. Son yıllarında otel odasında yalnız, kimsesiz ve fakir bir şekilde ölümüne sebep oldular.
SONUÇ:
Halen başlangıcında bulunduğumuz 6’ncı yok oluşun insan eliyle gerçekleşmekte olduğu üzerinde kesin bir ittifak vardır.
İnsanların çoğunluğunun açgözlülüğü, aşırı bencilliği, lüks ve konfor düşkünlüğü, topluma ve canlı türlerin yaşamına saygısızlığı, çevre bilincinden yoksun olmaları, doğayı kavramaktan ve saygı göstermekten aciz olmaları, gerçekte çocuklarının, torunlarının ve insanların geleceğini düşünmek yerine sadece ve sadece kendi yaşamlarını düşünmeleri, bu yaşamlarını imkân buldukça dolu dolu yaşama hırs ve arzuları yüzünden adım adım yaklaşmakta olduğumuz 6’ncı yok oluşun hazırlayıcısı ve uygulayıcıları maalesef Sapiens insanlarının temsilcileridir.
Şu dönem dünya üzerinde hüküm süren Sapiens insanı, Dünya’yı ve dünya üzerindeki tüm canlı ve cansız yaşamı acımasızca yok etmenin yanında kendi neslini de yok etmenin alt yapısını hazırlamakta bu gidişin yolunu açmaktadır.
Ne yazık ki, dünyayı yöneten sözde liderler, siyasetçiler ve yöneticiler bu gidişi önlemek değil, hızlandırmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Çünkü bunlar insanlığı yüceltmek, toplumları yüksek ahlak seviyesine ulaştırmak, hak ve adalet üzerine bir düzen kurmak, şu nadir güzellikteki gezegenimizde huzur içinde, birbirimize saygı ve sevgi hisleriyle bağlı bir toplum yaratmak yerine, sanki 6’ncı yok oluşun alt yapısını oluşturmak için Tanrı tarafından görevlendirilmiş kadrolar gibi çalışmakta, insanları ve ülkeleri bölmekte, sevgi, saygı ve inancı yok etmektedirler. İnsanları birleştirmek, sevgi ve saygıyla birbirlerine bağlamak yerine tam tersine ayrıştırmaktadırlar. İnsan yaşamının olmazsa olmazı olan, ahlaki değerleri itibarsız hale getirmektedirler. İnsanları öldürücü, yüksek teknolojili silah üretim yarışına girmiş bulunmaktadırlar. Küresel ısınma bu niyet ve zihniyettekiler için ciddi bir sorun değildir.
Ne yazık ki bütün bu yöneticiler de Sapiens dediğimiz bu insan ırkının içinden çıkıyor. Bu ırkın bir parçası oluyorlar. Gittikçe ahlaki değerlerin, inancın, merhametin, sevgi ve saygının ivmelenerek yok olduğu bu Sapiens ırkı da diğer kadim ırklar gibi yok olmayı hak ediyor. Ama ne yazık ki, kurunun yanında yaş da yanar misali, bunu hak etmeyen pek çok insan ve canlı türü de bu gidişattan zarar görecektir. Pek çoğu yok olacaktır.
Keşke insanlık bu hale gelmeseydi, dünyayı gezmek, her yeri görmek, çok iyi ve konforlu yaşamak gibi bir hırsımız ve tutkumuz olmasaydı dolayısı ile uçaklarımız olmasaydı. Büyük büyük arabalarımız olmasaydı, lüks ve konforlu yaşam hırsı yerine kanaatkâr olabilseydik. Baştan itibaren dengeli ve programlı üreyebilseydik, doğaya, çevreye ve birbirimize sevgi ve saygı ile yaklaşabilseydik bugün gelmekte olduğu tartışılmaz olan 6’ncı yok oluş korkusunu yaşamazdık.
Yaşar Özkan
18.10.2020
(1)
(2)
0 Yorum
Yorum Yapın
email adresiniz yayınlanmayacaktır. Lütfen zorunlu alanları doldurunuz *
Yaşar Özkan Hakkında
1932 yılında Nevşehir-Avonos’a bağlı Göynük köyünde doğdu.
İlkokulu köyünde tamamladıktan sonra, 1950 yılında Tophane Sanat Okulundan ve 1955 yılında da o zaman ki adıyla “İstanbul Teknik Okulu” şimdiki “Yıldız Teknik Üniversitesi” Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu.